11 Kasım 2011 Cuma

NAZCA ÇİZGİLERİ

Güney Peru'nunuzak bir yerinde çölün yüzeyine kazınarak yapılmış olan Nazca çizgileri, dünyanın en ilgi çekici çizimleridir. 37 mil uzunluğunda, 1 mil genişliğinde bir alanı kaplayan bu şekiller yalnızca havadan bakıldığında net bir şekilde görülebiliyor. Bu çizgiler içerisinde geometrik şekiller, düz çizgiler, kuş ve diğer hayvanların resimleriyle beraber 300 figürden oluşur.Bu şekillere jeoglif (yeryüzünde taşları kaldırarak ya da düzenleyerek oluşturulmuş figürler ve şekillere verilen isim) denir.Yıllardır bilimadamları ve arkeologlar bu şekillerin neden yapıldığı konusunu tartışmaktadırlar ve bu konuda farklı kuramlar ortaya atılmıştır. Tahminler arasında bu çizgilerin gökbilimsel olayları gözlemlemede kullanıldığı, eyin yolu olarak kullanıldığı, takvim görevi gördüğü, uzay gemileri için bir iniş pisti olduğu, yeraltındaki su kaynaklarının haritasını çıkarmak için kullanıldığı gibi birçok ihtimal bulunmaktadır.Çölün üzerine bu netlikte resimler çizmek için harcanan zaman ve emek, bu çizgilerin nazca toplumunda çok önemli bir yeri olduğunu göstermektedir.Acaba bu çizgiler neden var ve ne amaca hizmet ediyorlardı?







Nazca çizgileri, havayolu kuruluşları 1920'lerde Peru çölü üzerinde uçuşlara başladığı zaman keşfedildi. Peru'da arkeoloji biliminin öncüsü olan Julio Tello bu tasarımları 1926'da kaydetmişti. ancak Amerikalı tarihçi Dr.Paul Kosok 1941'de eşiyle birlikte Nazca'ya ilk kez gelene kadar bu esrarengiz şekiller üzerinde ciddi bir araştırma yapılmamıştı. 

Nazca çölü Pasifik Okyanusu ile And Dağları arasında Peru'nun başkenti Lima'nın 250 mil güneydoğusunda bulunan yüksek çorak bir platodur. Çizgilerin bulunduğu ıssız ova Pampa Colorada'dır (kırmızı ova) ve Nazca Palpa şehirleri arasında 450 kilometrekarelik bir alana yayılmıştır. Bu ovanın üzerinde en uzunu yaklaşık 13 km, en kısası  500 metreden biraz uzun olmak üzere çok farklı genişlik ve uzunluklarda dümdüz çizgiler bulunur. Ayrıca üçgen, spiral, daire, ikizkenar yamuk gibi dev geometrik şekiller ve sinekkuşu, maymun, örümcek, kertenkele, pelikan gibi 274 metreyi bulan inanılmaz hayvan ve bitki figürleri vardır. Nazca'da insan figürleri azdır. Ancak çölün kenarlarında dik tepelerin yamaçlarında kazınmış birkaç örnek vardır. Bunların en ünlüsü 1982'de Eduardo Herran'ın bulduğu 32 metre uzunluğundaki jeoglif Astronottur.

Çizgiler yapıldığından beri birçok kuram ileri sürülmüştür. Çok büyük ve karmaşık oldukları ve yalnızca havadan görülebildikleri için, kimileri çizgilerin planının insanların katıldığı bir uçuş yardımıyla yapıldığını ileri sürmüştür. Bu fikirlerin belkide en ünlü destekçisi Miami'li yazar ve yayıncı Jim Woodman'dır. Woodman 1974'te İngiliz balon pilotu Julian Nott'la birlikte, çizgilerin havadan yardım alarak çizilmiş olduğu yönündeki kuramı sınadı. İkili balon sepeti için gerekli kamışlar ve etrafını çevrelemek için gereken pamuk gibi, Nazcalılarda olan malzemeleri kullanarak bir balon yapıp bununla havalandı. Araştırmacılar yaptıkları bu balonla yaklaşık 92 metre yükselerek kısa bir uçuş yaptılar. Nazcalıların uçmuş olma ihtimalini teorik anlamda kanıtladılar. Yine de Nazcalıların böyle bir uçuşu yapmış olduklarını gösteren bir kanıt yoktur.

Aslında çizgilerin nasıl yapıldığı konusu büyük bir sır değildir. Aşağıda bulunan daha açık renkli toprağı ortaya çıkarmak için  çölün yüzeyindeki oksit kaplı taşlar kaldırılmıştı. Bu yola çizgiler, ortaya çıkan açık renkte etraflarını saran çölün koyu kırmızısının oluşturan kontrastı yansıtan oyuklar halinde meydana gelmişti. Şekilleri ön plana çıkarmak için bazen çizgilerin kenarlarına taşlar dizilmişti. Nazca çölü dünyadaki en kurak yerlerden biridir. Bununla birlikte düz ve taşlık bir zemini olması burada neredeyse hiç erozyon olmamasını sağlar. Böylece bu dev doğal defterin üzerine çizilen hiçbir şey silinmemiştir. Uzun mesafeler boyunca devam eden düz çizgileri yapmanın basit yöntemleri vardır. Bunlardan biri iki direk ya da tahta çubuk düz bir çizgide göz hizasıyla karşılıklı yerleştirilip bunlar baz alınarak çizgiye üçüncü bir çubuk koymaktır. Bir kişi ilk koyulan iki çubuğa bakarak diğer çubuğu yerleştiren diğer kişiyi yönlendirirse bu gayet kolaydır. Bu yöntem istenilen uzunluk elde edilinceye kadar tekrarlanabilir.

1982'de yazar Joe Nickel iki akrabasıyla birlikte evlerinin yakınındaki bir arazide 134 metrelik kondor figürünün aynısını yaptı. Üçlü Nazcaların ilkel teknolojilerini kullanarak, havadan hiçbir yardım almadan göz hizasıyla düzenleme yapıp 9 saatte aynı şekli çıkardı.

Nazca çizgilerini, MÖ 300'den MS 800'e kadar bu bölgede yaşayan Nazcalıların yaptığı sanılmaktadır. Bu topluluk ile çizgiler arasındaki bağ, çizgilerin içerisinde bulunan çömlekler, çölün yüzeyine çizilmiş figürler ile  Nazca kültüründeki figürler arasındaki göze çarpan benzerlik ve radyokarbon tarihlendirme yöntemiyle, bazı uzun çizgilerin bitiş noktasını işaretlemek için kullanılan tahta çubuklardan birinin Ms 525'ten kalmış olduğunun belirlenmesine dayanır. Nazca çizgilerinin hemen güneyinde Nazcalıların 370 hektarlık alana yayılan önemli bir tören şehri olan Cahuachi bulunur.





Şehir 200 yıl önce kurulmuş ve 500 yıl sonra tahminen doğal afetler nedeniyle terk edilmişti.Şehrin kalıcı nüfusu oldukça azdı, ancak şehir tahminen Nazca çizgileri ile bağlı olan öenmli tören zamanlarında  sayıları büyük ölçüde artan hacıların bir merkeziydi.

Belkide Nazca çizgileri üzerinde en önemli araştırmaları yapan en tanınmış kişi 1946'da Alman Matematikçi ve Arkeolog  Maria Reiche' dir. Reiche 50 yıl Nazca'da yaşayarak hayatını bu çizgilerin incelenmesine ve korunmasına adamıştır. Çizgiler hakkındaki kuramını asistanı olarak çalıştığı Paul Kosok'un fikirlerinden yola çıkarak geliştirmiştir. Reiche'nin düşüncesi, çizgilerin gökbilimsel bir takvim işlevi gördüğü yönündedir. Stonehenge'in gökbilimi açısından önemi olup olmadığı konusundaki çalışmasıyla tanınan Amerikalı gökbilimci Gerald Hawkins, 1968'de bu kuramı sınadı. Hawkins, güneş, ay ya da yıldızların sisteme uyup uymadıklarının  görmek için çizgilerin konumlarını bilgisayara aktardı. Sonuçlar Nazca çizgilerinin  yalnızca tesadüfen ortaya çıkmış olabilecek kadar küçük bir kısmının gökbilimsel bir anlamı olabileceğini, dolayısıyla çizgilerin gökbilimsel bir amacı olmadığını gösteriyordu.

1940'ların sonlarında uçan daire çılgınlığının başlamasından kısa bir süre sonra Nazca çizgileri dünya ile varoldukları öne sürülen uzaylılar arasında bir çeşit bağlantı noktası olarak insanların ilgisini çekmeye başladı. Fate dergisinin 1955 sayısındaki James W.Moseley imzalı makalede, işaretler yalnızca havadan görülebildikleri için Nazcalıların uzaylılara işaret vermek için bu jeoglifleri yaptığı ileri sürülmektedir.

1960'ların başında yaynladıkları Büyücülerin Sabahı adlı kitapta Louis Pauwels ve Jackues Bergier bu fikirleri devam ettirmişlerdir. Ancak astronot kuramının en önemli destekçisi İsviçreli yazar Erich Von Daniken'dir. 1968'de yayınlanan en çok satanlar listesinin zirvesine çıkan kitabı Tanrıların Arabaları Daniken Nazca çizgilerini eskiçağ astronotlarının uzay gemileri için iniş pisti olarak yaptıklarını savunmuştur. O kadar gelişmiş olarak düşünülen uzay gemilerinin neden böylesine devasa bir iniş alanına ihtiyaç duydukları sorusunun yanında  Maria Reiche'nin de bu kuramam karşı çıkan bir görüşü vardır. Reiche'ye göre çöldeki yumuşak kil toprağa saplanmadan iniş yapılması imkansızdır.

Şu anda en mantıklı görünen ihtimal, Nazcaların bu çizgileri törenlerle ilgili bir amaç doğrultusunda yapmış olmalarıdır.Nazca çölüne yılda ortalama sadece 13 mm kadar yağmur düştüğü için bazı araştırmacılar, Nazca çizgilerinin insanların yağmur yağması için dua ve dans ettikleri törenlerde kullanıldığıdır.

İngiliz kaşif ve film yapımcısı olan Tony Morrison çizgilerin dini bir yol olduğunu savunan kuramla ilgili bir fikir ortaya attı. Nazcaların gelenekleri üzerine ayrıntılı bir araştırma yapan Morrison genelde sadece birkaç taştan oluşan düz çizgilerle birbirine bağlı yol kenarı tapınakları olduğunu öğrendi. Morrison Nazca çizgilerinin Şamanların ruhani yolculuk yürüyüşlerini olarak tanımlayabileceğimiz bu geleneklerin devasa uygulamaları temsil ettiğini düşünüyor. Şamanlar gerçek dünya ile görünmez ruhani dünya arasında aracı görevi gören bir kabileden geliyorlardı ve Amerika kıtasının birçok yerli topluluğu arasında önemli bir yerleri vardı. Belkide Şamanlar hayvan jeoglifleri boyunca yürürken güçlü hayvan ruhlarıyla iletişim kurmaya çalışıyorlardı. Şamanların uygulayabildiği uçuş yöntemleri de vardı bu yüzden Daniken jeogliflerin havadan görülmek üzere tasarlandığı konusunda kısmen haklı olabilirdi. Nazcaların dumanlı And Dağları tepelerindeki dağ ruhları ve Şaman mistik uçuşlarıyla bağlantılıdır.

Kaynak: Haughton, B.Gizlenen Tarih Kayıp Medeniyetler Gizli Bilgiler ve Eskiçağın Sırları, 2008

1 yorum: